toplumun tukenen sabri ofke siddet ve sessiz cokus


Modern toplumun en belirgin ruh hali artık tahammülsüzlük. En ufak bir tartışma büyüyor, bir bakış ya da söz bile şiddete, hatta cinayete dönüşebiliyor. Sokakta, trafikte, aile içinde, iş yerinde… her yerde aynı tablo: patlamaya hazır bir toplum.

Zygmunt Bauman’ın “Akışkan Modernite” (2000) kavramıyla tanımladığı gibi, modern insanın ilişkileri artık geçici, yüzeysel ve kırılgan. Bauman’a göre “insanların birbirine duyduğu güven azaldıkça, toplum da bir arada kalma direncini yitirir.”


Bugün artık komşuluk, dostluk, hatta aile bağları bile hızla çözülüyor. Dayanışma yerini rekabete, empati yerini bencilliğe, sabır ise tüketim çağının hızına bırakıyor.

Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nün ifadesiyle, “şiddet sadece fiziksel değildir; sembolik şiddet, insanların birbirini değersizleştirdiği dildir.”

Günümüz toplumunda insanlar fiziksel şiddetten önce, kelimelerle birbirini yaralıyor. Sosyal medya linçleri, hakaret kültürü ve öfke dilinin normalleşmesi, toplumun ruhsal erozyonunu derinleştiriyor.


Bastırılmış Kaygı ve Kolektif Depresyon

Psikiyatrist Carl Gustav Jung, “Toplumun hastalığı, bireyin ruhunda başlar” diyerek, kitlesel öfkenin aslında içsel dengesizliklerin yansıması olduğunu vurgular.

İnsanlar artık duygularını işleyemiyor; bastırıyor, biriktiriyor ve sonunda patlıyor. Bu patlamalar çoğu zaman bireysel değil, toplumsal travmanın yankılarıdır.

Pandemi, ekonomik kriz, belirsizlik ve sosyal adaletsizlik, bireysel stres eşiğini düşürmüş durumda.

Amerikalı psikoterapist Rollo May ise şöyle der:

“Öfke, sevginin savunma biçimidir. İnsan sevmeyi bilmediğinde, nefret etmeyi öğrenir.”

Bu cümle, toplumun geldiği noktayı özetler niteliktedir. Sevgi dili unutuldukça, öfke tek iletişim biçimi haline geliyor.


Bir Toplumun Ruhsal Yorgunluğu

Toplumun tükenen sabrı, aslında bir kolektif tükenmişlik sendromudur. Herkes sürekli uyarılmış, tetikte ve gergin. Kimse dinlemiyor, kimse beklemiyor. Herkes bir şeyleri savunuyor ama kimse gerçekten anlamaya çalışmıyor.

Toplum artık bir “psikolojik yanık alanına” dönüştü.

Ve bu alan, sabırla değil, farkındalıkla onarılabilir.

Empati, psikolojik dayanıklılık, sosyal adalet ve toplumsal vicdan yeniden inşa edilmedikçe, bu öfke kültürü, sadece bireyleri değil; bir bütün olarak insanlığı tüketmeye devam edecektir.


Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER



Lütfen Bekleyin
İHBARDA BULUN