
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) tanımına göre şiddet; bir yaralanma ya da yaralanma tehlikesi, ölüm, psikolojik hasar, gelişim bozukluğu ya da yoksunlukla sonuçlanan, bir kişiye, kişinin kendi kendine, bir grup ya da topluma kasıtlı olarak fiziksel ya da duygusal zor kullanması, güç uygulaması veya tehdididir, şeklinde ifade edilmiştir.
Bir insan olarak sevgiyle ilk temas kurduğumuz yer ailemiz anne ve babamızdır .Çocukluktan itibaren büyüyüp yetiştiğimiz yerde, yani evimizde farkında olmadan hayata dair sayısız tutum ve davranış öğreniriz. Maalesef ki şiddette bunlardan biridir.
Eğer ki bir kişi gündelik hayatında karşılaştığı sorunları doğrudan ve sürekli olarak şiddette başvurmadan çözemiyorsa, bu kişi için çocukluğunda şiddet görmüş ve saldırganlık davranışını öğrenmiş dememiz mümkündür. Şiddetin öğrenilmesi, taklit edilmesi yahut özendirilmesi ebeveynlerin tutum ve davranışlarıyla yakından ilgilidir .Çocuklar sürekli çevrelerini gözlemler ve taklit ederek öğrenirler. Bir çocuğun şiddet görerek büyümesi ya da aile bireylerine özellikle babanın anneye şiddet uyguladığını görerek büyümesi, ileriki yaşlarda saldırganlığa olan meylini arttıracaktır .
Şiddet Yalnızca Fiziki Şiddetten İbaret Değildir
Şiddete maruz kalmış kadınların çoğunda şiddetin normalleşme algısını görebilirsiniz. Ataerkil toplumlarda erkeğin kadını kontrol altında tutabilmesi için fiziki şiddete başvurması normal olarak karşılanıyor. Ancak şiddet yalnızca fiziki bir müdahale değildir . Bazı kadınlarımız şiddeti yalnızca dayak olarak algıladığı için bunun dışında ki şiddet türlerini saldırganlıktan saymamaktalar. Çoğumuz şuna benzer bir konuşmaya şahit olmuşuzdur ;Dövmesi yok sövmesi yok otur oturduğun yerde…
Hadi gelin şiddetin biçimlerini Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ne şeklide ayırmış bir göz atalım .
1. Fiziksel Şiddet: Evet burada tam olarak benim yukarıda anlattığım ve hepimizin şiddet denildiğinde aklına ilk geldiği şiddet türünden bahsetmiş. Güç kullanarak fiziksel zarar vermeye yönelik saldırgan tüm davranışlar.
2. Cinsel Şiddet: Ev iş ya da her türlü ortamda gerçekleştirilebilen cinsel ilişkiye zorlanma , istenmeyen cinsel davranışlarda bulunma, cinsel eleştiriler ve istenmeyen cinsel içerikli konuşmalar olarak cinsel şiddeti tanımlayabiliriz. Tanımda en çok ilgimi çeken kısım istenmeyen cinsel davranışın ‘’ev ‘’içinde gerçekleşmesinin de cinsel şiddetten sayılması. Burası biz kadınlar için aslında çok kıymetli, evli olmanız demek eşinizin sizi istemediğiniz şeklide her hangi bir cinsel birlikteliğe zorlaması demek değildir, istemediğiniz şekilde duyduğunuz cinsel eleştiriler, istemediğiniz halde cinselliğe zorlandığınız her birliktelik, aslında başlı başına bir şiddettir .
Cinsel şiddete maruz kalmanın sonuçlarını Dünya Sağlık Örgütü üçe ayırmış durumda.
Ölümcül olmayan sonuçlar; istenmeyen gebelikler, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, jinekolojik sorunlar
Psikolojik sonuçlar; depresyon, korku, kaygı, kendine güvensizlik, cinsel bozukluklar, yeme sorunu
Ölümcül sonuçlar; intihar, öldürme, HIV/AIDS
3. Psikolojik Şiddet: Belki de en çok maruz kalınan ve şiddet olduğunu fark etmediğimiz şiddet türü psikolojik şiddettir. Benlik duygusunun ortadan kaldırılmasına yönelik tüm saldırıları bu grupta toplarız .Örneğin ; kişiyle sürekli alay etmek , onu çevresine karşı küçük duruma düşürmek, kişiye hakaret etmek, hayata ve kendisine olan inancına zarar verip, kişiyi duygusal açıdan yok etmeye çalışmak psikolojik olarak yapılan bir saldırganlıktır. Psikolojik şiddet yalnızca dış çevremizde bizi bulmaz ,patronumuz ya da arkadaşlarımız dışında da eşimizden ya da anne babamızdan da psikolojik şiddete uğrayabiliriz.
4. Yoksunluk ve İhmal: Yoksunluk ve ihmalin şiddetten sayılabilmesinin temel sebebi özel bir amaca hizmet etmesidir. Mesela bir ebeveynin diyelim ki bir babanın çocuğunu özellikle okula göndermemesi, yani gönderebilecek maddi imkanı varken çocuğun eğitim hayatından yoksun bırakılması. Başka bir örnek daha verelim, kadının eşi tarafından sevgi ve ilgiden özellikle yoksun bırakılması durumu .DSÖ’nün, yoksunluk ve ihmalin şiddetten sayılabilmesini özel bir amaca kasıt içeren bir duruma bağlamasının sebebini size şöyle açıklayabilirim .Bir kişiye diyelim ki eşinize ya da çocuğunuza kesinlikle sevgi, ilgi ve alaka göstermeyip onu olması gereken sosyal çevreden alı koyarsanız ( bu okul ya da iş hayatı olabilir ) bu kişiyi bunalıma sokma ihtimaliniz artacaktır. Bunalıma giren bireyin belki de intihar etme girişimine sebep olabilirsiniz .Ya da sizin ihmal ettiğiniz kişiler, sizi de ihmal ederek sizi cezalandırabilirler. Nasıl mı ? Mesela onlarda sizi yok saymaya başlayabilirler ve bu durumda kasıtlı yoksun bırakan taraf, ilk yoksun bırakılan tarafı fiziksel şiddetle cezalandırabilir.
Kadına Yönelik Şiddet ve Ortam Etkisi
Öncelikle ortam olarak neyden bahsettiğimize bakalım . Kadınlar dünyanın pek çok yerinde temel gereksinimlerden mahrum kalıyorlar. Peki bu gereksinimler neler ?
· Beslenme ; Kadınlar erkeklere göre daha az ya da yetersiz beslenmektedir. Bunun da etkisiyle daha sağlıksız ve fiziki açıdan daha güçsüz kalmaları onları fiziksel ve cinsel şiddete uğramalarına yatkın kılar.
· Eğitim ; Kadınlar özellikle eğitim alma konusunda maalesef ki erkekler kadar şanslı değil, erkeklere göre eğitim alma fırsatları daha az .Bu durum kadınların iş hayatına girememesine ya da çalıştığını varsaydığımızda profesyonel ve teknik işlerden yoksun olmalarına sebep oluyor .Daha düşük ücret almaları, cinsel ayrımcılığa ve tacizlere maruz kalmalarından bahsetmiyorum bile. Eğitimden yoksun kalmanın bana göre en kritik noktalarından biri, biz kadınları politik ve siyasi alanda kimin temsil edeceği, kadının eğitimsiz olması kadının politik alanda kendini ifade edememesi ile sonuçlanacaktır.
· Bakımdan kadının sorumlu tutulması ; Bir evde bakıma muhtaç yaşlı, çocuk ya da hasta olduğunu düşünelim, sizce bu kişilere bakmak zorunda olan kimdir? O evin oğlu mu, kızı mı ? Cevabı fısıldadığınızı duyar gibiyim .Tabi ki evin kızı! Yani bulaşık, yemek ve temizlik gibi evi ilgilendiren hizmetlerin dışında, yardıma muhtaç olan kişiye, kadının bakması zorunluluğu sözsüz bir kural olduğunda, bu kural kadınları eğitim, iş ve sosyal çevreden alıkoyarak eve bağımlı bireyler haline getirmektedir.
Şiddet Hakedilen Bir Şey Mi?
Yazıma sonuçlarının beni bir hayli üzdüğü ve sizinle paylaşmak istediğim bir araştırmayla devam etmek istiyorum .2003 yılında yapılan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasında kadınlara, kadınların şiddeti hak edip, hak etmediklerine dair düşünceleri soruluyor .Sonuçları beni üzdü dememin sebebi ise kadınların şiddeti hak edebileceklerini düşünüyor olmaları. Şimdi kısaca kadınların hangi konularda, kendilerine yapılan şiddeti haklı bulduklarını belirtmek istiyorum .
· Yaptıkları yemeği yakmaları
· Kocalarına karşılık vermeleri
· Gereksiz para harcamaları
· Çocuk bakımını ihmal etmeleri
· Cinsel birlikteliği reddetmeleri
Şiddeti hak edebileceğini düşünen bir kadının yetiştirdiği çocuklarda maalesef şiddet görerek büyüyecek, şiddete tanık olacak ve ilerde kadına yönelik şiddeti kendi hayatlarında devam ettiren birer yetişkin olacaklardır .
Şiddete Maruz Kalan Kadın Neden Şiddet Gördüğü Evi Terk Etmez?
Bir kadın eşi tarafından sürekli fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalsa da boşanmayı reddedebilir. Bu tarz örneklere maalesef ki rastlamak mümkün .Peki ama neden ?
· Kadına yönelik şiddetin ataerkil toplumlarda normal olarak algılanması .
· Çocukluğunda şiddet gören kız çocuklarının, büyüdüklerinde babalarına benzer eşler seçme eğilimleri .
· Kan kusup kızılcık şerbeti içmenin yüce gönüllülükten sayılması .Bunlar bizim tehlikeli toplumsal kodlamalarımız aslında. Kişinin çektiği çileği söylememesi, fedakar anne olma zorunluluğunun kabul ve destek görmesi .
· Kol kırılır yen içinde kalırcılık .Evet maalesef bunun geçerli olabileceği durumlar var ancak kadının gördüğü şiddeti, aile sırrı olarak algılayıp bunu dile getirmemesi, eşi tarafından gördüğü her tür saldırıyı saklamak zorunda olan taraf olması, kabul edilebilir bir yaklaşım asla olmamalıdır .
· O bir gün değişecekçilik .Bu düşünce de olan kadınlar, kocalarının onları hem dövüp hem sevdiklerini düşünürler ve kocalarının onları sevdikleri için muhakkak bir gün değişeceğine inanırlar .
· Ekonomik özgürlüklerinin olmayışı, kadınları eşlerine muhtaç hale getirmektedir .
· Sen dul kadınsın yargısı .Boşanmanın çevresel kabulü zorlaştırması ve boşanmanın ayıp ya da ahlaksızlıkla ilişkilendirilmesi .
· Çocuklarım babasız büyümesincilik .Maalesef ki kadınlarımız şiddet görmeye yalnızca çocukları için dahi katlanabiliyorlar. Çocukların ekonomik yönden yahut sosyal yönden zor durumda kalmaması için şiddete uğramaya devam ediyorlar.
· Boşanma durumunda eşi tarafından tehdit edilmesi ve çocukların velayetini alamama korkusu
ALTI -İKİ -SEKİZ -DÖRT !!!
Biz kadınlar için en hayati rakamlardan biri bu, 6284 sayılı kanun, şiddete uğrayan ya da şiddete uğrama tehlikesi altında ki kadın çocuk ve aile bireylerinin korunması ve şiddetin önlenmesi amacıyla alınan tedbirleri düzenleyen kanundur .
Peki 6284 sayılı kanun kapsamında ne gibi koruyucu ve önleyici tedbirler var ?
1. Sığınma evi talep etme hakkı
2. Geçici Koruma Altına Alınmayı (Yakın Koruma) Talep Etme Hakkı
3. Uzaklaştırma İsteme Hakkı
4. Şiddet Uygulayanın Rahatsız Etmesinin Engellenmesini İsteme Hakkı
5. Adresinin Gizlenmesini İsteme Hakkı
6. Kimlik Bilgilerinin Değiştirilmesini İsteme Hakkı
7. Geçici Velayet ve Tedbir Nafakası Talep Etme Hakkı
8. Geçici Maddi Yardım Talep Etme Hakkı
9. Eve Aile Konutu Şerhi Konulmasını İsteme Hakkı
ŞÖNİM VE KADES ‘i Bilmemek Olmaz
ŞÖNİM ; Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri olarak geçiyor. Şiddet mağdurlarının özellikle 7 gün 24 saat boyunca yardıma ihtiyaç duydukları her an başvurabilecekleri bir merkez .Şiddete uğrayan kadınların 6284 Sayılı kanun gereği haklarına erişebilmesi için onların ilgili makamlara yönlendirilmesi amaçlanmış. Ayrıca çoğunlukla kadın personelin çalıştığı bu kurum, şiddet mağdurları için destekleyici rehberlik hizmetlerini de sağlamış durumda .
KADES UYGULAMASI
Kadın Acil Destek İhbar Sistemi, şiddet mağduru kadınların başvurabildiği Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmış resmi bir uygulamadır .Acil durumlarda eşinden ya da bir başkasından şiddet gören veya şiddet görebilme ihtimali olan kadınlarımızın akıllı telefonlarıyla ihbarda bulunmalarına olanak sağlar.
BU YAZIYI OKUYANA NOT
Öncelikle yazıyı buraya kadar okuduğun için sana teşekkür ederim, çünkü kendin için ya da çevren için farkında olmadan bir ışık yaktın. Eğer şiddete maruz kalıyorsan , ya da tanıdığın birinin şiddete maruz kaldığını düşünüyorsan bizlerle iletişime geçebilir ve acil durumlar için ŞÖNİM ‘i ve KADES uygulamasını kullanabilirsin .
Ve unutmamanı istediğim son bir şey var. Bu dünya da nefes alıp verdiğin şu ana kadar kimileri için iyi,, kimileri için kötü oldun, ama iyi ki de oldun. İyi ki varsın. Tüm yaşananlar, senin sen olmanı sağladı . En sevdiğin o elbiseyi bile yırtılmasın diye giymiyorsan şunu düşün, sevdiği elbiseye bile kıyamayan insan, sevdiği insana kıyar mı ?
Seni seven hiç kimsenin, senin canını yakmayacağını bil .Ve içindeki ışığı asla yitirme .Geç diye bir zaman aslında hiç olmadı , onları umutsuz insanlar uydurdu. Umutsuzluk kelimesinin içinde bile umut varken, kendine ve yarınlarına olan umutlarına sımsıkı sarılmanı diliyorum senden.
Sevgiyle kal, Sevgili okur ….
Melike GÖKÇEK ÇELİK - Aile Danışmanı