
Çocuk işçiliği, kültürel, çevresel, sosyal ve özellikle de ekonomik faktörlerin etki ettiği çok katmanlı bir sorun olarak günümüz dünyasında devam eden çatışmalar, salgınlar, derinleşen yoksulluk ve iklim değişikliği gibi etkenlerle, daha can alıcı hale gelmiştir. Dünyada 160 milyon çocuk, yani 5-17 yaş aralığındaki her 10 çocuktan 1’i çalıştırılıyor. Çocukların çalışma hayatından uzak tutulması, sağlıklı büyüme haklarının tesisi için oldukça önemlidir. Bu noktada temel ihtiyaçları gözeten entegre sosyal koruma sistemlerinin iyileştirilmesi kaçınılmazdır.
Diğer yandan, çocuk iş gücü tanımında benimsenen yaş sınırı, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından 15 olarak tespit edilmiştir. Bu yaş sınırının altında olduğu halde, yaşamını kazanmak ya da aile geçimine katkıda bulunmak amacıyla çalışan çocuklara "çocuk işçi" adı verilmektedir Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından yayınlanan raporlara göre, sosyal koruma, çocuk işçiliğinin en önemli nedenlerinden biri olan aile yoksulluğunu ve kırılganlığını azaltmaktadır. Zira, dünya genelinde 0-14 yaş arası çocukların yaklaşık yüzde 75’inin, yani 1,5 milyar çocuğun aile veya çocuk nakit yardımı alamadığına dikkat çekiliyor. Tahminlere göre, önleme stratejileri geliştirilmediği sürece, artan yoksulluk ve kırılganlık nedeniyle, sayıları her geçen gün artan çocuk işçiler çalışma hayatına dahil edilmektedir. Bu da bize çocuk işçiliğine karşı daha kapsamlı sosyal koruma tabanları oluşturmanın ve kalkınmanın itici gücü olarak sosyal koruma sistemlerine yatırım yapmanın önemini açıkça göstermektedir.
Bu arada çocukların fiziksel, duygusal, sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen; eğitim, sağlık, oyun ve hatta yaşam haklarını ellerinden alan çocuk işçiliğine karşı ‘ama’sız, ‘fakat’sız bir mücadele vermek gerekiyor. Çalıştırılan çocuklar istismar, sömürü, iş kazasından kaynaklanan yaralanma ve ölümlere açık hâle gelmekte olup, İş Sağlığı Güvenliği Meclisi’nin açıkladığı verilere göre; Türkiye’de 2013 ile 2021’in ilk beş ayı arasında en az 513 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiştir.
Şu an Türkiye’de de yaklaşık 2 milyon çocuğun çalıştırıldığı tahmin edilmektedir. Sokaklarda, fırınlarda, atölyelerde, tarlalarda çalıştırılan çocuklar bir yoksulluk döngüsü içindeler. Çocuk işçiliğin en kötü biçimleri arasında sayılan tarım, Türkiye’de 5-14 yaş arası çocukların en yoğun çalıştırıldığı iş kolu durumundadır. Yani soframıza gelen yiyeceklerden, giydiğimiz giyeceklere kadar gündelik hayatımızın içinde çocuk emeği vardır. En büyük sorumluluğumuz ise, söz konusu çocuk emeğinin önüne geçmek olmalı ve bu konuda kurumların yanı sıra vatandaşların da mücadeleye dahil edileceği projelerin uygulanmasıdır. Ayrıca, çocuk işçiliği alanında uzman sivil toplum kuruluşlarına da destek olmak ve yönlendirme yapmak hayli önem taşımaktadır. Zira çocuk işçiliğini bitirmek, yetişkinler, ebeveynler, kamu, özel sektör ve sivil toplum olarak herkesin sorumluluğunda olan bir konudur.
UNICEF de, savunmasız çocuklar ve aileler için, sosyal koruma ( özellikle nakit transferleri ) programları uygulamaktadır. Uzun vadeli dayanıklılık sağlamak ve ailelerin gelir yaratma kapasitelerini arttırmak için, istihdam ve beceri geliştirme programları geliştirmekte ve bu kapsamda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile birlikte çalışmaktadır.
Çünkü hepimiz biliyoruz ki; " Çocuk, İşçi Olmaz ! "