6284 sayili kanun neleri icerir

6284 sayılı kanun, Türkiye'de kadına karşı şiddetin önlenmesi ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla çıkarılmış önemli bir kanundur. Bu kanun, yalnızca kadına şiddetle ilgili değil, aynı zamanda tüm aile üyelerinin korunması için gerekli düzenlemeleri içeren kapsamlı bir yasadır.

6284 sayılı kanun, 8 Mart 2012 yılında kabul edilmiş ve o günden bugüne şiddet mağdurlarına yönelik önemli bir güvence sağlamaktadır.


Kanundan Önce Türkiye'de Şiddet

6284 sayılı Kanun’dan önce Türkiye’de şiddete maruz kalan kadınların korunmasını amaçlayan 1998 tarihli 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlükteydi. Amacı “aile içinde şiddet uygulayan bireyi, gerektiğinde ortak yaşam alanından uzaklaştırarak ve kanunda sayılan veya benzer birtakım tedbirleri uygulamaya koyarak aile içi şiddeti önlemek ve dolayısıyla toplumun temelini oluşturan aileyi şiddete karşı korumak” olarak ifade edilen kanun iki maddeden oluşmaktadır. 4320 sayılı Kanun’da, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bildirmesi veya eşlerden birinin, çocukların veya aynı çatı altında diğer aile bireylerinden birinin başvurusu üzerine koruma emri ve “kusurlu eş” aleyhine tedbir kararlarının verilebileceği düzenlenmekteydi. Ancak bu kanun ailenin kimlerden oluşacağı, resmi evlilik dışında da aynı haneyi paylaşan ve evli olmakla birlikte aynı haneyi paylaşmayan kişileri kapsamadığı için pek çok eleştiriyi beraberinde getirdi. Nihayet yürürlüğe girmesinden dokuz yıl sonra yani 2007 senesinde, uygulamada görülen eksikliklerin giderilmesi amacıyla önemli ölçüde değiştirildi.

6284 sayılı kanun, özellikle kadına karşı şiddeti önlemeyi amaçlasa da, şiddet mağduru olabilecek her yaştan ve cinsiyetten bireyi kapsar. Kanun, yalnızca kadına yönelik şiddet değil; çocuklara, yaşlılara ve aile içindeki diğer savunmasız bireylere yönelik şiddet durumlarında da devreye girer.


6284 sayılı Kanun’a dayanılarak talep edilebilecek koruyucu ve önleyici tedbirlerden bazıları şunlardır: Barınma yeri sağlanması, Geçici maddi yardım yapılması, Psikolojik, mesleki, hukuki ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmesi, Hayati tehlikenin varlığı halinde kişinin geçici koruma altına alınması, Kreş imkanının sağlanması, Başvuranın iş yerinin değiştirilmesi, Kişinin evli olması halinde müşterek konuttan ayrı yerleşim yeri belirlenmesi, Türk Medeni Kanunu’ndaki şartların varlığı halinde ve korunan kişinin talebi üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması, Hayati tehlike halinde Tanık Koruma Kanunu hükümlerine göre kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi, Failin şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına karar verilmesi, Failin müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhal uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi, Failin korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve iş yerine yaklaşmaması, Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması, Failin şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve çocuklarına yaklaşmaması, Failin korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi, Failin korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya benzer şekillerde rahatsız etmemesi, Failin bulundurması veya taşımasına kanunen izin verilen (silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile) silahları kolluğa teslim etmesi, Failin korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dahil, muayene ve tedavisinin sağlanması vb..

Kanunla Birlikte Verilen Tedbirler

6284 sayılı Kanun’a dayanarak verilecek tedbirler kanunda sınırlı sayı yöntemiyle belirtilmemiş, bir diğer ifadeyle, şiddetin önlenmesi ve şiddete maruz kalan kişinin korunmasına fayda sağlayacağı düşünülen tedbirlere hükmedilebilmesi için hakimlere takdir yetkisi tanınmıştır. Bununla birlikte, 6284 sayılı Kanun uyarınca koruyucu tedbir kararlarının verilebilmesi için şiddet uygulandığına ilişkin delil veya belge aranmaz. Esasen bu husus, 6284 sayılı Kanun ile getirilmiş bir yenilik olmayıp 4320 sayılı Kanun’da 2007 yılında yapılan değişiklikler neticesinde aynı şekilde yer alan son derece önemli bir tedbir hukuku ilkesidir.

Kanun, verilen kararlara aykırı davranması halinde fail aleyhine zorlama hapsine hükmedilebileceğini düzenler. Ayrıca Kanun, koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik izleme çalışmaları yapmak ve şiddet sonrası destek hizmetlerini yürütmek amacıyla ülke genelinde 7/24 esasına göre çalışan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’nin (ŞÖNİM) kurulmasını öngörür.

6284 sayılı Kanun’un kapsam, çerçeve ve perspektif bakımından sözleşmeden farklılaştığı esaslı husus ise kanunun, şiddetle mücadeleyi genel olarak bir “somut olay bazlı şiddetten korunma” bakış açısıyla sınırlı tutması, bir başka ifadeyle, şiddeti önleyici çalışmalara ve bütünlüklü politikalara ilişkin herhangi bir somut çerçeve çizmemesidir. Öyle ki, 6284 sayılı Kanun dar bir perspektifle, kişiye ve somut olaya özgü, münferit bir koruma ve destek mekanizmasıyla şiddetle mücadele etmeyi amaçlarken İstanbul Sözleşmesi, şiddetle mücadele kapsamında toplumsal cinsiyet rollerine dayalı ön yargıların ortadan kaldırılması amacıyla eğitim, medya ve özel sektörü de içeren kapsamlı, koordineli ve bütüncül politikalar üretilmesi yükümlülüğü getirmektedir.

Elbette, 6284 sayılı Kanun’un İstanbul Sözleşmesi’ne paralel olarak benimsediği şiddet tanımı önemli. Buna göre şiddet, kişinin salt fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle sonuçlanan bir eylem olarak değil, bu neticelerle sonuçlanması muhtemel hareketler, buna yönelik tehdit, baskı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranış olarak tanımlanır. Böylelikle, sadece şiddete uğrayan değil, şiddete uğrama tehlikesi bulunan kişilerin de şiddetin gerçekleşmesini beklemeden 6284 kapsamında korumadan yararlanması mümkün hale geldi. Burada 6284 sayılı Kanun’un şiddet tanımını İstanbul Sözleşmesi’ne paralel olarak “şiddet tehlikesi”ni de içerecek şekilde yapması, şiddetin gerçekleşmesi beklenmeksizin “şiddeti somut bazda önleyecek” mekanizmalar ile İstanbul Sözleşmesi kapsamında “şiddetin önlenmesi” yükümlülüklerinin ayrımının dikkatle yapılması gerekir.


Tekrar vurgulamak gerekirse, 6284 sayılı Kanun’un şiddeti önleme mekanizması, kişiye ve somut olaya özgü, münferit bir önleme yani şiddetten “koruma ve destek mekanizması” olarak kurgulanmışken İstanbul Sözleşmesi uyarınca devletlerin şiddeti önleme yükümlülükleri toplumsal cinsiyet eşitsizliğine neden olan mitlerle mücadele edilmesi amacıyla eğitim müfredatlarının düzenlenmesi, ilgili kadroların eğitilmesi, medyanın ve özel sektörün dahlinin de sağlandığı kapsamlı farkındalık eylem planlarının hayata geçirilmesine ilişkindir.


Sonuç olarak, 6284 sayılı Kanun her ne kadar kadına yönelik şiddetle mücadelede ana eksenine toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadeleyi ve amaç doğrultusunda bütüncül politikalar geliştirme ve uygulama yükümlülüğünü almaması nedeniyle İstanbul Sözleşmesi’nin şiddetle mücadelede benimsediği perspektifle paralel olmasa da, kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetle mücadelede somut bir yol haritası sunması bakımından son derece kıymetli ve hayat kurtaran bir iç hukuk metnidir. Bu çerçevede, 6284 sayılı Kanun’un mevcut haliyle uygulanmasının bile kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddet olaylarını büyük ölçüde önleyebilecek nitelikte olduğu şüphesiz. Daha önce ifade edildiği üzere, kanunun İstanbul Sözleşmesi bakımından eksik ya da muğlak kalan yanlarının yorumlanmasında ve uygulanmasında İstanbul Sözleşmesi esas alınacağından kanundaki hukuki boşluklar uygulamada yine İstanbul Sözleşmesi’nin çizdiği teorik ve pratik çerçeve baz alınarak doldurulacaktır.


Av. Merve AYBAR GÜLER



Lütfen Bekleyin
İHBARDA BULUN